İngilizce Yazımında Amerika-İngiltere Farkı: Bilmeniz Gereken Tüm İpuçları

webmaster

미국과 영국의 영어 철자 차이 - **Prompt 1: A Cozy Reading Corner**
    "A cozy, sunlit reading corner in a modern home. A young wom...

Merhaba canlarım, İngilizce öğrenme yolculuğunuzda hiç “Acaba bu kelimeyi nasıl yazmalıydım?” diye tereddüt ettiğiniz oldu mu? Özellikle de karşınıza çıkan bir metinde ‘color’ ve ‘colour’, ‘center’ ve ‘centre’ gibi farklı yazılışlar gördüğünüzde!

İşte tam da bu noktada, o meşhur Amerikan ve İngiliz İngilizcesi arasındaki tatlı yazım farklılıkları devreye giriyor. Biliyorum, ilk başta kafa karıştırıcı gelebilir ama merak etmeyin, yalnız değilsiniz.

Ben de ilk karşılaştığımda biraz şaşırmış, hatta bazen “Hangisi doğru şimdi?” diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Küresel dünyamızda hem Amerikan hem de İngiliz İngilizcesiyle sürekli iç içe olduğumuz için bu ayrımları bilmek, hem yazışmalarımızda hem de okuduğumuzu anlamamızda bize çok büyük kolaylık sağlıyor.

Hatta zaman zaman küçük bir detayın bile ne kadar büyük bir fark yaratabileceğini tecrübe ettim. Bu farklılıkları öğrenmek, sadece dil bilginizi geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda global iletişimde kendinize olan güveninizi de artıracak.

Haydi gelin, bu ilginç yazım dünyasına birlikte dalıp, tüm detayları kesinlikle size bildireceğim!

Merhaba canım İngilizce severler! Bugün sizlere İngilizce öğrenme yolculuğunuzda sıkça karşınıza çıkan, hatta bazen “Acaba şimdi hangisi doğru?” diye düşündüren o tatlı yazım farklılıklarından bahsedeceğim.

Biliyorum, ilk başlarda ‘color’ ve ‘colour’, ‘center’ ve ‘centre’ gibi kelimeler gördüğümüzde hepimiz biraz şaşırıyoruz. Sanki biri bilerek farklı yazmış gibi geliyor değil mi?

Ama aslında bu durum, Amerikan ve İngiliz İngilizcesi arasındaki kültürel ve tarihsel bir mirasın yansıması. Ben de ilk İngilizce öğrenmeye başladığımda bu ikilemle çok karşılaşmıştım.

Hatta bir e-posta yazarken “Acaba Amerikalı birine yazıyorsam ‘color’ mı demeliyim, yoksa İngiliz bir iş arkadaşıma ‘colour’ mı?” diye uzun uzun düşünürdüm.

İşte tam da bu noktada, doğru tercihi yapmak ve global iletişimde kendimize güvenmek için bu farklılıkları bilmek bize inanılmaz bir avantaj sağlıyor.

Hadi gelin, bu ilginç dünyaya birlikte dalalım ve bu minik ama önemli detayları keşfedelim!

Büyüleyici Bir Harf Oyunu: ‘U’ Harfinin Gizemli Kayboluşları

미국과 영국의 영어 철자 차이 - **Prompt 1: A Cozy Reading Corner**
    "A cozy, sunlit reading corner in a modern home. A young wom...

Renkli Dünyaların ve Favori Anların Yazımı

Canlarım, İngilizce’de en belirgin yazım farklılıklarından biri, kelimelerin ortasındaki o masum ‘u’ harfiyle başlıyor. Eminim ‘colour’ kelimesini gördüğünüzde “Neden fazladan bir ‘u’ var ki?” diye düşünmüşsünüzdür.

İşte tam da bu, İngiliz İngilizcesinin bir imzası adeta. İngilizler, ‘colour’, ‘favour’, ‘honour’, ‘labour’, ‘neighbour’ gibi kelimelerde o güzel ‘u’ harfini kullanmaya devam ederken, Amerikalılar bu harfi genellikle düşürmeyi tercih ediyor ve kelimeleri ‘color’, ‘favor’, ‘honor’, ‘labor’, ‘neighbor’ şeklinde yazıyorlar.

Bu durum, özellikle renklerden bahsederken ya da birine iltimas geçtiğimizde (“Can you do me a favor?”) hemen dikkatimizi çekiyor. Ben ilk defa İngiltere’ye gittiğimde, orada gördüğüm bütün tabelalarda “colour” yazısını görünce “Vay be, demek gerçekten böyle yazıyorlar!” diye içimden geçirmiştim.

Sanki kelimeler daha bir dolgun, daha bir oturaklı geliyordu gözüme. Bu, aslında dilin zamanla coğrafi ayrılıklarla nasıl evrildiğinin en güzel örneklerinden biri.

Sanki Amerikalılar dili biraz daha pratik, biraz daha “hadi işimize bakalım” moduna sokmuş gibi. Ama iki türlüsü de doğru, önemli olan hangi bağlamda, hangi kitleye hitap ettiğimiz.

Davranışlarımız ve Mizah Anlayışımızın Harf Hali

Sadece renkler ya da iyilikler değil, aynı zamanda günlük hayatımızda sıkça kullandığımız ‘behaviour’ (davranış) ve ‘humour’ (mizah) gibi kelimelerde de bu ‘u’ farkını görüyoruz.

İngiliz İngilizcesi bu kelimeleri ‘behaviour’ ve ‘humour’ olarak yazarken, Amerikan İngilizcesi yine ‘u’ harfini es geçerek ‘behavior’ ve ‘humor’ şeklinde karşımıza çıkıyor.

Mesela bir arkadaşınızın komik tavırlarından bahsederken “His humour is really great!” mi dersiniz, yoksa “His humor is really great!” mi? İkisi de aynı kapıya çıksa da, yazılışındaki bu küçük detay, o cümlenin hangi coğrafyadan geldiğini hemen ele veriyor.

Benim için bu durum, dilin sadece kurallardan ibaret olmadığını, aynı zamanda bir kültürün de taşıyıcısı olduğunu gösteriyor. Bir İngiliz arkadaşımla bu konuyu tartıştığımızda, o “u” harfinin kelimeye bir asalet kattığını söylemişti, ben de ona hak vermiştim içten içe.

Bu küçük farklar, aslında dilin ne kadar canlı ve kişiselleştirilebilir olduğunu gösteriyor bize. O yüzden, siz de yazarken bu detaylara dikkat edin ve kimle konuştuğunuzu göz önünde bulundurun canlarım.

Yer Değiştiren Harfler: ‘RE’ ve ‘ER’ İkilemi

Merkezler, Tiyatrolar ve Metrelerin Dansı

Sevgili dostlar, ‘re’ ve ‘er’ harf sıralamasıyla biten kelimeler de İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki ilginç bir diğer farkı oluşturuyor. Bu durumu en net ‘centre’ ve ‘center’ kelimelerinde görüyoruz.

İngilizler “merkez” derken ‘centre’ yazmayı tercih ederken, Amerikalılar ‘center’ diyor. Aynı şey ‘theatre’ (tiyatro) ve ‘meter’ (metre) kelimeleri için de geçerli.

İngiliz İngilizcesi ‘theatre’ ve ‘metre’ derken, Amerikan İngilizcesi ‘theater’ ve ‘meter’ olarak yazılıyor. Düşünsenize, Londra’da bir tiyatroya bilet alırken ‘theatre’ yazar, New York’ta Broadway’de bir gösteri izlerken ‘theater’ tabelasını görürsünüz.

İkisi de aynı şeyi ifade eder, ama yazılışı farklıdır. Ben ilk Amerika’ya gittiğimde, yol tabelalarında “City Center” yazısını görünce başta bir şaşırmıştım.

“Acaba yanlış mı yazmışlar?” diye içimden geçirmiştim, ta ki bu kuralı öğrenene kadar. Bu, bana dilin ne kadar akışkan ve değişime açık olduğunu bir kez daha gösterdi.

Her ne kadar Noah Webster’ın Amerikan İngilizcesini basitleştirme çabalarıyla bu farklılıklar ortaya çıksa da, iki versiyon da kendi içinde bir estetiğe sahip.

Elyaf ve Manevra Sanatının Yazımı

Bu ‘re’ ve ‘er’ meselesi sadece günlük kelimelerde kalmıyor, daha teknik veya spesifik kelimelerde de karşımıza çıkıyor. Örneğin, ‘fibre’ (elyaf) ve ‘manoeuvre’ (manevra) kelimelerinde İngiliz İngilizcesi o eski Fransızca kökenli yazım biçimlerini korurken, Amerikan İngilizcesi yine basitleştirme yoluna giderek ‘fiber’ ve ‘maneuver’ şekillerini kullanıyor.

Bir bilimsel makale okurken ya da teknik bir metinle uğraşırken bu tür farklılıklar bazen kafa karıştırıcı olabiliyor. Benim üniversite yıllarımda, farklı kaynaklardan araştırma yaparken bir metinde ‘fibre’ diğerinde ‘fiber’ görünce, dönüp durup “Hangisi doğruydu şimdi?” diye kontrol ettiğimi bilirim.

Ama zamanla anladım ki, önemli olan tutarlı olmak. Eğer bir makale yazıyorsanız ya da bir yayına katkıda bulunuyorsanız, baştan sona tek bir yazım stilini benimsemek en doğrusu.

Yoksa okuyucunun kafası karışır, sizin de güvenilirliğiniz sorgulanabilir. Bu küçük detaylar aslında büyük bir titizlik gerektiriyor, tıpkı bir usta işi nakış gibi.

Advertisement

‘S’ mi, ‘Z’ mi? Hangisi Doğru Tercih?

Organize Etmek ve Fark Etmek Arasındaki İnce Çizgi

Şimdi gelelim İngilizce’deki bir diğer kafa karıştırıcı konuya: ‘-ise’ ve ‘-ize’ ekleri! Bu da yine İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki temel bir yazım farklılığı.

Çoğu fiilde İngilizler ‘-ise’ ile biten yazımı tercih ederken (organise, realise, recognise), Amerikalılar bu kelimelerde ‘-ize’ ekini kullanmayı seviyorlar (organize, realize, recognize).

Mesela bir etkinliği düzenlediğinizden bahsederken İngiltere’de ‘organise’ dersiniz, ama Amerika’da ‘organize’ etmeniz beklenir. Ben kendi blog yazılarımda genellikle ‘ize’ kullanırım çünkü uluslararası okuyucu kitlemin daha geniş olduğunu düşünüyorum ve Amerikan İngilizcesi daha yaygın kabul görüyor gibi geliyor bana.

Ama bazen bir İngiliz markasıyla işbirliği yaparken ya da İngiliz bir yayınevine yazı gönderirken hemen ‘-ise’ formuna geçiş yapıyorum. Bu küçük değişiklik, karşı tarafa “Ben sizin dilinize ve kültürünüze saygı duyuyorum” mesajını veriyor, ki bu da bence çok önemli bir iletişim inceliği.

Açılışlar, Kapanışlar ve Özür Dilerken

Bu ‘-ise’ / ‘-ize’ ayrımı sadece organize etmekle sınırlı değil. Mesela ‘apologise’ (özür dilemek) ve ‘legalise’ (yasallaştırmak) gibi fiillerde de aynı durum geçerli.

İngilizler ‘apologise’ ve ‘legalise’ derken, Amerikalılar ‘apologize’ ve ‘legalize’ yazıyorlar. Hatta bazı fiillerin isim hallerinde bile bu etkiyi görmek mümkün, örneğin ‘organization’ ve ‘organisation’ gibi.

İngilizce öğrenirken bu iki formun da doğru olduğunu bilmek ve hangi bağlamda hangisini kullanacağınıza karar vermek gerekiyor. Benim tavsiyem, eğer belirli bir ülkenin dil standardına bağlı kalmak zorunda değilseniz, en çok hangi versiyona maruz kalıyorsanız onu benimseyin ve tutarlı olun.

Yani bir kelimeyi ‘-ise’ yazdıysanız, başka bir kelimeyi aynı kurala göre ‘-ise’ yazın, ‘-ize’ ile karıştırmayın. Bu tutarlılık, yazımınızın daha profesyonel ve güvenilir görünmesini sağlar.

Gezgin Harflerin Dansı: Çift ‘L’ Kullanımı

Yolculuklar, İptaller ve Modellerdeki Farklılıklar

Arkadaşlar, İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki bir başka ilgi çekici yazım farkı da fiillerin sonuna gelen eklerdeki çift ‘l’ kullanımıyla ilgili.

İngiliz İngilizcesi, özellikle vurgusuz bir heceden sonra gelen fiillerin sonuna ‘-ed’, ‘-ing’ gibi ekler geldiğinde ‘l’ harfini çiftleyerek kullanmayı tercih eder.

Mesela ‘travel’ kelimesi İngilizcede ‘travelled’ (seyahat etti) veya ‘travelling’ (seyahat ediyor) olurken, Amerikan İngilizcesinde bu ‘l’ tek kalır: ‘traveled’ ve ‘traveling’.

Aynı durum ‘cancel’ (iptal etmek) fiilinde de geçerli; ‘cancelled’ ve ‘cancelling’ (İngiliz İngilizcesi) karşısında ‘canceled’ ve ‘canceling’ (Amerikan İngilizcesi).

Ben bu farkı ilk kez bir otel rezervasyonu yaparken fark etmiştim. Bir İngiliz sitesinde ‘cancelled’ yazısını görünce “Ha, demek burası İngiliz İngilizcesi kullanıyor” diye anlamıştım.

Küçücük bir ‘l’ harfi bile bazen bize koskocaman bir kültürel ipucu veriyor.

Ameliyatlar ve Etiketleme Sanatı

Bu çift ‘l’ kuralı sadece yaygın fiillerle sınırlı değil, ‘model’ (modellik yapmak) kelimesi İngilizcede ‘modelling’ olurken, Amerikan İngilizcesinde ‘modeling’ oluyor.

Veya ‘initial’ (başlatmak) fiili İngilizcede ‘initialled’ (imzaladı) iken, Amerikan İngilizcesinde ‘initialed’ şeklinde yazılıyor. Bu detaylar, özellikle resmi yazışmalarda veya akademik metinlerde önem kazanıyor.

Eğer bir yayın evinin veya bir üniversitenin belirli bir standardı varsa, bu tür inceliklere dikkat etmek zorundasınız. Benim başıma gelmişti, bir uluslararası konferansa bildiri gönderirken, editörün geri bildirimlerinde “l” harfi ile ilgili düzeltmeler vardı.

O zaman anlamıştım ki, bu gerçekten de gözden kaçırılmaması gereken bir detay. Yani demem o ki, bu tek ya da çift ‘l’ meselesi aslında bir tercihin, bir standardın yansıması.

Gözünüzü dört açın ve tutarlılığı elden bırakmayın, olur mu?

Advertisement

Savunma ve İzin: ‘-CE’ ve ‘-SE’ Farklılıkları

미국과 영국의 영어 철자 차이 - **Prompt 2: Imaginative Playtime**
    "A group of three children, aged approximately 6 to 8 years o...

Savunmanın ve İhlalin Yazımı

Canlarım, İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki bir başka ilginç fark da ‘-ce’ ve ‘-se’ ile biten kelimelerde kendini gösteriyor. Özellikle isim ve fiil formlarında bu farklılıklar karşımıza çıkabiliyor.

Örneğin, İngiliz İngilizcesinde ‘defence’ (savunma) kelimesi isimken, Amerikan İngilizcesinde ‘defense’ olarak yazılır. ‘Offence’ (suç, ihlal) kelimesi de aynı şekilde Amerikan İngilizcesinde ‘offense’ olarak geçer.

Bu kelimeler genellikle askeri veya hukuki metinlerde, spor yorumlarında sıkça karşımıza çıkar. Ben bir dönem spor yazıları çevirirken bu farklılıklara çok dikkat etmek zorunda kalmıştım.

İngiliz takımlarının maçlarını çevirirken ‘defence’ kullanırken, Amerikan futboluyla ilgili yazılarda ‘defense’ yazdığımı hatırlıyorum. Sanki İngilizler bu kelimelerde daha köklü, daha oturaklı bir duruş sergiliyor gibi geliyor bana.

Lisans, Uygulama ve Kehanetler

Sadece ‘defence’ ve ‘offence’ değil, ‘licence’ (ruhsat, izin) kelimesinde de aynı durum var. İngiliz İngilizcesinde isim olarak ‘licence’ kullanılırken, Amerikan İngilizcesinde hem isim hem de fiil olarak ‘license’ kullanılıyor.

Hatta ‘practice’ (pratik, uygulama) kelimesi de İngiliz İngilizcesinde isim olarak ‘-ce’ ile yazılırken, fiil hali ‘practise’ olarak ‘-se’ ile yazılıyor.

Amerikan İngilizcesinde ise hem isim hem fiil için ‘practice’ kullanılıyor. Gördüğünüz gibi, bazen tek bir kelime içinde bile bu ayrım yapılabiliyor. Bu durum, özellikle hukuki belgelerde veya resmi izinlerde kafa karıştırıcı olabilir.

Diyelim ki bir işletme lisansı alacaksınız; eğer İngiltere’deyseniz ‘licence’ yazan bir belgeyle karşılaşırsınız, Amerika’daysanız ‘license’ yazan bir belgeyle.

Bu farklılıklar, dilin aslında ne kadar dinamik ve bağlam odaklı olduğunu gösteriyor. Tıpkı hayat gibi, İngilizce de detaylarda gizli!

Geçmiş Zamanın İzleri: Fiillerdeki Tatlı Değişimler

Rüya Görmek ve Öğrenmek Arasındaki Geçişler

Sevgili blog dostlarım, İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki bir başka enteresan durum da bazı fiillerin geçmiş zaman ve geçmiş participle formlarında karşımıza çıkıyor.

Bazı fiiller İngiliz İngilizcesinde düzensiz gibi duran ‘-t’ takısıyla biterken, Amerikan İngilizcesinde daha düzenli bir ‘-ed’ takısı alıyor. Örneğin, ‘dream’ (rüya görmek) fiili İngilizcede ‘dreamt’ (rüya gördü) olurken, Amerikan İngilizcesinde ‘dreamed’ oluyor.

Aynı şekilde ‘learn’ (öğrenmek) fiili İngilizcede ‘learnt’ iken, Amerikan İngilizcesinde ‘learned’ olarak kullanılıyor. Ben ilk İngilizce öğrenmeye başladığımda bu ‘dreamt’ kelimesiyle karşılaştığımda çok şaşırmıştım.

“Bu nereden çıktı şimdi?” diye düşünmüştüm. Sanki İngilizler, dile biraz daha eski zamanların büyüsünü katmak istiyor gibi.

Koklamak ve Hecelerle Dans Etmek

‘Smell’ (koklamak) fiili de bu duruma iyi bir örnek. İngiliz İngilizcesinde geçmiş zamanı ‘smelt’ iken, Amerikan İngilizcesinde ‘smelled’ olarak kullanılıyor.

Ya da ‘spell’ (hecelemek) fiili, İngilizcede ‘spelt’, Amerikan İngilizcesinde ‘spelled’ oluyor. Bu tür farklılıklar, özellikle İngilizce şarkı sözlerini okurken ya da eski İngiliz edebiyatı eserlerini incelerken karşımıza çıkabiliyor.

Örneğin, bir Shakespeare oyununda ‘dreamt’ kelimesini görmek çok doğal, ama günümüz Amerikan romanlarında genellikle ‘dreamed’ ile karşılaşırsınız. Bu, dilin sadece konuşulduğu yerle değil, aynı zamanda zamanla ve kültürel etkileşimlerle de nasıl şekillendiğini gösteriyor.

Benim tavsiyem, hangi formun size daha doğal geldiğine bakın. Eğer İngiliz edebiyatına düşkünseniz ‘dreamt’ kulağınıza daha hoş gelebilir, Amerikan filmleriyle büyüdüyseniz ‘dreamed’ daha tanıdık gelecektir.

Her iki form da dilin zenginliğini gösteriyor bence!

Advertisement

Doğru Yazım Seçiminde Pusulanız: Kültürel Bağlamın Önemi

Küresel İletişimde Stratejik Kararlar

Sevgili okuyucularım, İngilizce’de bu kadar çok yazım farklılığı varken, “Peki ben şimdi hangisini kullanmalıyım?” sorusu aklınızı kurcalayabilir. Aslında cevabı basit: Tutarlı olun ve kime hitap ettiğinizi unutmayın!

Eğer bir Amerikan şirketine iş başvurusu yapıyorsanız, e-postalarınızda ve özgeçmişinizde Amerikan İngilizcesi yazım kurallarını kullanmanız beklenir.

Aynı şekilde, bir İngiliz üniversitesine başvuru yaparken İngiliz İngilizcesini tercih etmeniz daha doğru olacaktır. Benim iş hayatımda, farklı ülkelerden müşterilerle çalıştığımda bu küçük detaylara dikkat etmek, profesyonel bir izlenim bırakmama yardımcı oldu.

Sanki karşı tarafa “Ben sizin kültürel kodlarınızı biliyor ve onlara saygı duyuyorum” mesajı veriyor gibisiniz. Bu da sadece dil bilgisi değil, aynı zamanda kültürel zekanızı da gösterir.

Kendi Tarzınızı Yaratmak ve Esnek Olmak

Ancak, kişisel blogunuzda, sosyal medya paylaşımlarınızda veya arkadaşlarınızla yaptığınız sohbetlerde bu kadar katı olmanıza gerek yok. Kendi bir “yazım tarzınızı” benimseyebilir ve ona sadık kalabilirsiniz.

Önemli olan, bir metin içinde hem ‘color’ hem de ‘colour’ gibi farklı yazımları bir arada kullanmamak. Bu durum, okuyucunun kafasını karıştırır ve yazınızın özensiz görünmesine neden olabilir.

Benim gibi global bir kitleye hitap eden bir blogger iseniz, genellikle daha yaygın olan Amerikan İngilizcesini tercih edebilirim, ancak kültürel olarak daha yakın olduğum Avrupa’ya yönelik bir metin yazarken İngiliz İngilizcesine kaydığımı da fark ederim.

Bu esneklik, dilin canlılığını ve iletişimdeki gücünü yansıtıyor bence. Unutmayın, dil sadece kurallar bütünü değildir, aynı zamanda iletişim kurma ve kendimizi ifade etme aracıdır.

Bu yüzden hem kurallara dikkat edip hem de kendinize özgü bir tarz geliştirmenize kimse engel olamaz!

Kural Kategorisi Amerikan İngilizcesi (US) İngiliz İngilizcesi (UK)
-or / -our color, favor, honor colour, favour, honour
-er / -re center, theater, meter centre, theatre, metre
-ize / -ise organize, realize, apologize organise, realise, apologise
Çift ‘L’ Kullanımı traveled, canceled, modeling travelled, cancelled, modelling
-ense / -ence defense, offense, license defence, offence, licence
Geçmiş Zaman Fiilleri dreamed, learned, spelled dreamt, learnt, spelt

글을 마치며

Sevgili dostlarım, İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki bu tatlı farklılıklar aslında dilin ne kadar canlı, esnek ve kültüre bağlı olduğunun en güzel kanıtı. Tıpkı bir coğrafyanın kendi iklimini yaratması gibi, İngilizce de farklı bölgelerde kendine özgü bir kimlik kazanmış. Benim de ilk başlarda kafamı çok kurcalayan bu durum, zamanla dil öğrenme serüvenimin en keyifli keşiflerinden biri haline geldi. Unutmayın, önemli olan “doğru” ya da “yanlış” olanı aramak değil, hangi bağlamda, kiminle iletişim kurduğumuzu bilmek ve buna uygun bir tutum sergilemek. Bu küçük detaylar, aslında iletişimde ne kadar incelikli olabileceğimizi gösteriyor. Hani derler ya, “küçük detaylar büyük fark yaratır” diye, işte tam da böyle bir durum! Dil bilgisi sadece kurallardan ibaret değil, aynı zamanda empati, saygı ve kültürel farkındalık da demek. Bu bilgileri cebinize koyduğunuzda, İngilizce konuşulan her yerde kendinize çok daha güvenle yer bulacaksınız. Benim gibi siz de bu zenginliğin tadını çıkarın, olur mu?

Advertisement

알아두면 쓸모 있는 정보

1. Hedef Kitlenizi Tanıyın: Yazı yazarken veya konuşurken hedef kitlenizin hangi İngilizce türüne daha yatkın olduğunu düşünmek, iletişiminizi çok daha etkili kılar. Mesela, Türkiye’deki eğitim sistemi genellikle İngiliz İngilizcesini esas alır. Eğer okul veya üniversiteye yönelik bir metin hazırlıyorsanız, İngiliz İngilizcesine uygun bir yazım tercih etmek akıllıca olacaktır. Ancak, uluslararası ve özellikle Amerikan ağırlıklı platformlarda (çoğu sosyal medya veya global iş yazışmaları gibi) Amerikan İngilizcesi daha yaygın ve baskın olabilir. Bu, hem profesyonel bir duruş sergilemenizi sağlar hem de karşınızdakiyle daha hızlı bağ kurmanıza yardımcı olur.

2. Tutarlılık Esastır: Hangi İngilizce türünü seçerseniz seçin, en önemlisi bir metin içinde tutarlı olmaktır. Yani, bir kelimeyi ‘colour’ yazdıysanız, metnin geri kalanında da ‘favour’ gibi İngiliz İngilizcesi yazımlarını kullanmaya özen gösterin. Amerikan ve İngiliz İngilizcesini aynı metinde karıştırmak, yazınızın özensiz görünmesine ve okuyucunun kafasının karışmasına yol açabilir. Bu, aynı anda hem takım elbise hem de eşofman giymek gibi bir şey, pek şık durmuyor, değil mi?

3. Kaynaklarınızı Çeşitlendirin: İngilizce öğrenirken sadece tek bir kaynağa bağlı kalmak yerine, hem İngiliz hem de Amerikan kaynaklarını (film, dizi, kitap, haber siteleri) takip edin. Bu, size her iki lehçeye de aşinalık kazandırır ve farklılıkları doğal bir şekilde fark etmenizi sağlar. Ben ilk İngiltere’ye gittiğimde, dizilerden duyduğum kelimeleri gerçek hayatta kullanıldığını görünce yaşadığım o “aha!” anlarını asla unutmam. Bu sayede, hem kelime dağarcığınız genişler hem de telaffuz farklılıklarına kulak aşinalığı kazanırsınız.

4. Sınavlarda Dikkatli Olun: IELTS gibi uluslararası sınavlarda genellikle İngiliz İngilizcesi kuralları geçerli olurken, TOEFL gibi sınavlarda Amerikan İngilizcesi beklentisi daha fazladır. Türkiye’deki bazı kurumlar veya üniversite hazırlık sınıfları da belirli bir standardı benimseyebilir. Sınavlara hazırlanırken hangi lehçenin beklendiğini mutlaka araştırın ve çalışmalarınızı buna göre şekillendirin. Küçük bir dikkat, sınav sonucunuzda büyük bir fark yaratabilir, bu yüzden bu detayı sakın atlamayın!

5. Konuşma ve Yazma Arasındaki Farkı Bilin: Yazılı dildeki farklılıklar daha belirgin olsa da, konuşma dilinde aksan ve telaffuz farklılıkları ön plana çıkar. Her iki lehçede de kelimeler bazen aynı yazılıp farklı telaffuz edilebilir, ya da bambaşka kelimelerle aynı anlam ifade edilebilir (örneğin ‘elevator’ ve ‘lift’ gibi). Bu yüzden, sadece yazım kurallarına değil, duyduğunuza da odaklanarak her iki lehçedeki kelime kullanımlarını ve telaffuzları öğrenmeye çalışın. Unutmayın, dil sadece harflerden ibaret değil, aynı zamanda seslerden de oluşur!

중요 사항 정리

Şimdi gelelim bu yazının can alıcı noktalarına, hani şu not alıp buzdolabınıza asacağınız türden bilgiler var ya, işte onlardan! İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki yazım farklılıkları, genel olarak bazı harflerin eklenmesi veya çıkarılması etrafında şekilleniyor. Özellikle ‘-our’ (colour/color), ‘-re’ (centre/center), ‘-ise/-ize’ (organise/organize) gibi eklerde ve çift ‘l’ kullanımında (travelled/traveled) bu farklar net bir şekilde kendini gösteriyor. Hatta fiillerin geçmiş zaman formlarında bile bazen ‘-t’ (dreamt) bazen de ‘-ed’ (dreamed) son ekleriyle karşılaşıyoruz. Bu durum, dilin tarihsel evriminden ve coğrafi ayrılıklardan kaynaklanıyor. Özetle, Amerikan İngilizcesi genellikle daha basitleştirilmiş ve pratik bir yazım tarzını benimserken, İngiliz İngilizcesi daha geleneksel, eski kökenlere bağlı kalmayı tercih ediyor. Bu bilgileri cebinize attığınızda, dünyanın farklı köşelerindeki İngilizce metinleri okurken veya yazarken çok daha bilinçli ve kendinden emin olacaksınız. Hangi lehçeyi seçeceğiniz tamamen sizin iletişim amacınıza ve hedef kitlenize bağlı; yeter ki seçtiğiniz yolda tutarlı ve bilinçli adımlar atın.

Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖

S: Peki canım blogger’ım, bu kadar farklılık varken ben hangi İngilizce’yi kullanmalıyım? Kafam çok karışıyor!

C: Ah, o hissi çok iyi bilirim, ilk başlarda benim de aklımı kurcalayan en büyük sorulardan biriydi bu! Şunu unutmayın ki hem Amerikan İngilizcesi hem de İngiliz İngilizcesi tamamen doğru ve geçerli.
Aslında seçiminiz biraz da sizin neye maruz kaldığınıza ve kiminle iletişim kurduğunuza bağlı. Mesela, eğer daha çok Amerikan filmleri, dizileri izliyor veya Amerikan yayınlarını takip ediyorsanız, kulağınıza ve gözünüze Amerikan İngilizcesi daha doğal gelecektir.
Ya da tam tersi, BBC haberlerini seviyorsanız ya da İngiliz edebiyatına düşkünseniz, İngiliz İngilizcesi size daha yakın gelebilir. Ben şahsen global bir içerik üreticisi olarak her ikisine de aşina olmaya çalışıyorum.
Önemli olan tutarlı olmak! Bir yazıda Amerikan yazımını kullanmaya başladıysanız, o yazının sonuna kadar aynı stilinizi korumanız, okuyucularınız için çok daha profesyonel ve anlaşılır olacaktır.
Sanki bir şefin tarifinde hem Türk hem de Fransız ölçü birimlerini karıştırması gibi düşünün, yemeğin tadı yine aynı olur ama tarifi okuyan biraz afallayabilir, değil mi?
Yani, en güzeli, hangi varyantı benimsediğinize karar verip o yolda ilerlemek. Ama unutmayın, ikisi de sizi hedefinize götürür!

S: Bu farklı yazılışlar için genel bir kural var mı? Yoksa her kelimeyi ezberlemek mi gerekiyor, çok mu zor?

C: Sevgili arkadaşlarım, inanın bana, bu soruyu binlerce kez duymuşumdur! Tamamen ezberlemek zorunda değilsiniz, neyse ki bazı ipuçları var. Çoğu zaman farklar belirli kalıpları takip ediyor.
Mesela, sizin de belirttiğiniz gibi, Amerikan İngilizcesi’nde “-or” ile biten kelimeler (color, favor), İngiliz İngilizcesi’nde genellikle “-our” ile yazılır (colour, favour).
Yine aynı şekilde, Amerikan İngilizcesi’nde “-er” ile biten (center, theater) kelimeler, İngiliz İngilizcesi’nde “-re” ile (centre, theatre) karşımıza çıkar.
Bir de fiillerde “-ize” (organize, realize) ve “-ise” (organise, realise) farkı var ki bu da oldukça yaygındır. Benim deneyimlerime göre, bu temel kalıpları öğrendikten sonra işler çok daha kolaylaşıyor.
Her kelimeyi tek tek ezberlemek yerine, bu genel kuralları bilmek, kelime haznenizi genişletirken size büyük bir yol gösterici olacak. Sanki bir yapbozun ana parçalarını bulmak gibi, diğer küçük parçalar da yerlerine çok daha rahat oturuyor.
İlk başta biraz pratik gerektirse de, zamanla adeta içgüdüsel hale geliyor, merak etmeyin!

S: Diyelim ki yazarken yanlışlıkla ikisini karıştırdım, insanlar beni anlar mı yoksa çok mu komik duruma düşerim?

C: Canım benim, asla “komik duruma düşerim” diye düşünme! İngilizce, dünya genelinde milyarlarca insan tarafından konuşulan, yaşayan bir dil. Küçük yazım hataları veya iki farklı varyantı karıştırmanız, iletişimi tamamen kesintiye uğratmaz.
Çoğu insan, bağlamdan ne demek istediğinizi rahatlıkla anlayacaktır. Ben de ilk İngilizce öğrenmeye başladığımda, e-postalarımda ya da kısa notlarımda bazen ‘dialog’ yerine ‘dialogue’ yazdığımı ya da tam tersini yaptığımı hatırlıyorum.
Kimse beni düzeltmedi ya da anlamamazlıktan gelmedi. Hatta bazen bu durum küçük sohbetlere bile sebep olabiliyordu! Ancak, eğer resmi bir belge, akademik bir makale veya bir iş yazışması hazırlıyorsanız, tutarlı olmak profesyonellik açısından büyük önem taşır.
Yani günlük konuşmalarda veya arkadaşlarınızla yazışmalarda çok kafaya takmanıza gerek yok, akışına bırakın gitsin. Ama önemli bir sunum metni hazırlıyorsanız, bir kez daha kontrol etmek, metninizin kalitesini artırır ve sizi daha güvenilir kılar.
Kısacası, endişelenmeyin ama özen gösterin; ikisinin dengesini bulmak en güzeli!

Advertisement