İngilizce Konuşanların Beden Dili Şifreleri Bilmeniz Gerekenler

webmaster

영어권 문화에서의 바디랭귀지 - **A Professional First Impression:**
    Create an image of two business professionals, one male and...

Merhaba sevgili okuyucularım! Bugün size bambaşka bir dünyanın kapılarını aralayacağım: İngilizce konuşan kültürlerde beden dili! Hepimiz biliriz, kelimeler bazen yetersiz kalır, değil mi?

Ama bedenimiz, ruhumuzun aynası gibi, hislerimizi, düşüncelerimizi sessizce haykırır. Özellikle farklı bir kültürle etkileşimdeyken, bu sessiz dil çok daha kritik bir hale geliyor.

Ben de zaman zaman bu kültürel farklılıkların ne kadar önemli olduğunu bizzat deneyimledim. Bir el sıkışma, bir göz teması veya duruşunuz bile karşı tarafta bambaşka bir izlenim bırakabilir.

Düşünsenize, bazen en iyi niyetlerle yaptığınız bir hareket, yanlış anlaşılabiliyor ve bu da hem iş hayatında hem de sosyal çevrede istemediğimiz sonuçlara yol açabiliyor.

Günümüz dünyasında uluslararası ilişkiler bu kadar önemliyken, bu incelikleri bilmek adeta bir süper güç gibi. Kendi tecrübelerimden yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, beden dilinin sırlarını çözmek sadece bir iletişim becerisi değil, aynı zamanda kişisel ve profesyonel gelişimin de anahtarı.

Özellikle yurt dışı seyahatlerinde veya uluslararası iş görüşmelerinde bu bilgilere sahip olmak size bir adım öne geçirecek, inanın bana! Hadi gelin, İngilizce konuşanların dünyasında beden dilinin gizemlerini birlikte çözelim!

Özellikle yurt dışı seyahatlerinde veya uluslararası iş görüşmelerinde bu bilgilere sahip olmak size bir adım öne çıkaracak, inanın bana! Hadi gelin, İngilizce konuşanların dünyasında beden dilinin gizemlerini birlikte çözelim!

İlk İzlenimin Anahtarı: Selamlaşma ve Tokalaşma

영어권 문화에서의 바디랭귀지 - **A Professional First Impression:**
    Create an image of two business professionals, one male and...

Sıkı ve Kendinden Emin Bir Tokalaşma

İngilizce konuşulan coğrafyalarda, özellikle Kuzey Amerika ve İngiltere gibi yerlerde, birine ilk kez merhaba derken el sıkışmak adettendir. Bu, sadece bir selamlaşma değil, aynı zamanda kişiliğiniz hakkında karşı tarafa ilk sinyali verdiğiniz an. Unutmayın, tokalaşırken eliniz ne çok gevşek olmalı ne de karşınızdakinin elini ezecek kadar sıkı. Benim de ilk yurt dışı seyahatimde biraz tedirgin bir tokalaşma deneyimim olmuştu, o anki gerginliğimden elimi gerektiği gibi sıkamamıştım ve sonrasında fark ettim ki bu, karşı tarafta pek de iyi bir izlenim bırakmamıştı. Orada öğrendim ki, kendinden emin ama nazik bir sıkma, karşınızdakine “ben buradayım, sana saygı duyuyorum ve kendime güveniyorum” mesajını veriyor. Göz temasıyla birleştiğinde ise bu ilk temas çok daha güçlü hale geliyor. Hatta iş görüşmelerinde sıkı bir tokalaşma, işe olan isteğinizi ve yeteneklerinize olan güveninizi göstermenin önemli bir yolu olarak kabul ediliyor. Bu gerçekten çok önemli, çünkü ilk saniyelerde oluşan izlenim bazen tüm görüşmenin gidişatını etkileyebilir.

Samimiyet ve Resmiyet Arasında Selamlaşma

Kültürden kültüre selamlaşma şekilleri o kadar çok değişiyor ki, bazen insanın kafası karışabiliyor. İngilizce konuşan ülkelerde, özellikle iş ortamlarında veya ilk tanışmalarda genellikle tokalaşma tercih edilir. Sarılma veya yanak yanağa öpüşme gibi daha samimi selamlaşmalar genellikle çok yakın arkadaşlar veya aile üyeleri arasında görülür. Düşünsenize, bir İngiliz ile ilk tanıştığınızda hemen sarılmaya kalksanız, muhtemelen şaşırıp kalırlar! Bir keresinde bir Kanadalı arkadaşımla tanıştığımda, bizim kültürümüzdeki gibi samimi bir sarılma eğiliminde oldum ama o çok nazikçe sadece elini uzattı. O an anladım ki, her kültürün kendi içinde bir samimiyet kodu var ve buna uymak, o kültüre saygı duymanın en güzel göstergesi. Özellikle İngilizler, kişisel alanlarına çok düşkün olduklarından, ilk tanışmalarda mesafeli ve nazik bir selamlaşmayı tercih ederler. Bu, onların soğuk olduğu anlamına gelmez, sadece nezaket anlayışları farklıdır.

Göz Temasının Gizemli Dili: Ne Zaman, Ne Kadar?

Güven Oluşturmanın Sırrı: Dengeli Göz Teması

Göz teması, iletişimde gerçekten sihirli bir araç. Özellikle İngilizce konuşulan kültürlerde, göz teması kurmak kendine güvenin, dürüstlüğün ve karşı tarafa saygının bir göstergesi olarak algılanır. Ben de bunu ilk defa Londra’da bir iş toplantısında deneyimledim. Karşımdaki kişiyle konuşurken göz teması kurmaktan çekinmedim ve bu durum, onunla aramda anında bir bağ oluşmasına yardımcı oldu. Orada anladım ki, göz teması sadece konuşulanı dinlediğinizi değil, aynı zamanda ne söylendiğini gerçekten önemsediğinizi ve konuya hakim olduğunuzu da belli ediyor. Aşırıya kaçmadan, doğal bir şekilde kurulan göz teması, sizin güvenilir bir kişi olduğunuz izlenimini pekiştiriyor ve bu da özellikle iş hayatında çok büyük bir artı sağlıyor. İnanın bana, bunu uygulamaya başladığımdan beri iletişimlerimin kalitesi inanılmaz derecede arttı.

Fazlası veya Azı Ne Anlama Gelir?

Göz teması her ne kadar önemli olsa da, fazlası ya da azı farklı anlamlara gelebilir. Amerikan kültüründe göz temasına önem verilir ve göz teması kurmaktan kaçınan birisinin kaçamak davrandığı, hatta yalan söylediği düşünülebilir. Ancak bu, karşınızdakinin gözlerinin içine sürekli dik dik bakmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Aşırı ve uzun süreli göz teması, bazı durumlarda meydan okuma, rahatsız edici veya agresif olarak yorumlanabilir. Bir yandan da, göz temasından tamamen kaçınmak, utangaçlık, ilgisizlik veya güvensizlik olarak algılanabilir ki bu da özellikle mülakatlarda hiç istenmeyen bir durum. Japonya ve Finlandiya gibi bazı Doğu kültürlerinde ise uzun süreli göz teması utandırıcı veya saygısızca bulunabilir. Bu yüzden dengeyi bulmak çok önemli. Konuşurken aralıklarla ve doğal bir şekilde göz teması kurmak, karşı tarafa “seni dinliyorum ve sana değer veriyorum” mesajını en doğru şekilde iletecektir.

Advertisement

Kişisel Alanın Sınırları: Görünmez Duvarlar

Görünmez Duvarlar: Kişisel Alan Kavramı

Herkesin bir kişisel alanı vardır, değil mi? Ama bu alanın büyüklüğü kültürden kültüre şaşırtıcı derecede değişiyor. İngilizce konuşulan ülkelerde, özellikle de Kuzey Amerika ve İngiltere’de, kişisel alan kavramı oldukça önemlidir. İnsanlar arasında belirli bir fiziksel mesafe olması beklenir ve bu mesafeye saygı duyulmadığında rahatsızlık hissedilebilir. Benim de ilk Amerika seyahatimde otobüste yanıma çok yakın oturan bir yabancıyla yaşadığım bir durum olmuştu. Normalde Türkiye’de bu durum pek garip karşılanmazken, orada hafifçe geriye çekildiğini hissetmiştim. İşte o an fark ettim ki, bu görünmez sınırlar aslında ne kadar önemli. Bu, sadece fiziki bir mesafe değil, aynı zamanda kişisel bir saygı alanı. Bu duruma dikkat etmek, karşınızdakiyle daha rahat ve saygılı bir iletişim kurmanızı sağlıyor.

Sosyal ve Profesyonel Ortamlarda Mesafe Ayarı

Peki bu kişisel alanı nasıl ayarlayacağız? Genel olarak, İngilizce konuşulan kültürlerde sosyal ortamlarda insanlar arasında bir kol boyu mesafe bırakmak makuldür. Profesyonel ortamlarda ise bu mesafe biraz daha artabilir. Özellikle iş görüşmelerinde veya toplantılarda, masanın karşı tarafında oturmak veya ayakta konuşurken uygun mesafeyi korumak çok önemlidir. Bir müşterimle yaptığım görüşmede, heyecanımı gizleyemeyip biraz fazla yakın durduğumu fark etmiştim. Karşımdaki kişinin hafifçe geriye çekilmesiyle hatamı anladım ve hemen mesafe ayarlaması yaptım. İşte bu tarz anlık gözlemler, bize çok şey öğretiyor. Batı Avrupa’da tanımadığınız kişilerle hava durumu gibi kısa sohbetler dışında konuşmaktan kaçınılması ve toplu taşıma araçlarında kişisel alanın korunması beklenir. Yani özetle, kendinizi ifade ederken bedensel mesafenizi de iyi ayarlamak, saygılı ve profesyonel bir duruş sergilemenize yardımcı olacaktır.

Jest ve Mimiklerin Kültürel Yorumları

Yanlış Anlaşılan El Hareketleri

Ah, el hareketleri! Bazen en masum jest bile bambaşka bir anlam taşıyabiliyor farklı kültürlerde. İngilizce konuşulan ülkelerde kullandığımız bazı el hareketleri, bizim alıştığımızdan çok farklı yorumlanabilir. Mesela, başparmağı yukarı kaldırma (“👍”) işareti bizde “tamam, harika” anlamına gelirken, bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde hakaret olarak algılanabilir. Ya da zafer işareti (“✌”) olarak bildiğimiz iki parmağın havaya kaldırılması, avuç içi dışarıya bakacak şekilde yapıldığında çoğu yerde barış anlamına gelirken, avuç içi size dönük yapıldığında İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde kaba bir hakaret olarak algılanır. Bir keresinde Kanada’da yeni tanıştığım birine “her şey yolunda” demek için “OK” işareti yaptığımda (işaret parmağı ve başparmağı birleştirerek oluşturulan halka), arkadaşımın yüzünde kısa bir anlık şaşkınlık görmüştüm. Sonradan öğrendim ki bazı kültürlerde bu işaretin cinsiyetçi veya küçümseyici anlamları olabiliyordu. Bu yüzden, ne kadar masum görünse de, bir el hareketi yapmadan önce biraz araştırma yapmak ya da temkinli olmak her zaman iyidir derim.

Yüz İfadelerinin Evrenselliği ve Kültürel Dokunuşlar

영어권 문화에서의 바디랭귀지 - **Respecting Personal Space and Active Listening:**
    Generate an image depicting two individuals,...

Jestler kültüre göre değişse de, yüz ifadeleri genellikle daha evrenseldir. Mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, öfke gibi temel duygular, dünyanın dört bir yanında benzer yüz ifadeleriyle ortaya çıkar. Gülen bir yüz genellikle mutluluğu, çatık kaşlar ise sinirliliği veya düşünceli olmayı ifade eder. Bu konuda içim rahat, çünkü yüzümüzün dili çok daha az yanıltıcı oluyor. Ancak yine de küçük kültürel nüanslar var. Örneğin, bazı kültürlerde çok fazla gülmek veya kahkaha atmak ciddiyetsizlik olarak algılanabilirken, bazı yerlerde daha hoş karşılanır. İngilizce konuşan kültürlerde, özellikle Amerika’da, samimi bir gülümseme sıcakkanlılık ve açıklık göstergesi olarak çok değerlidir. Ama İngiltere’de bazen daha ölçülü bir ifade tercih edilebilir. Ben kişisel olarak her zaman samimi bir gülümsemenin buzları erittiğine inanmışımdır ve bu, tüm kültürlerde geçerli bir sihirli değnek gibi. Önemli olan, ifadenizin içten olması ve abartıya kaçmaması.

Beden Dili İşareti İngilizce Konuşan Kültürlerde Anlamı Türk Kültüründe Anlamı (Genel)
Sıkı Tokalaşma Güven, profesyonellik, dürüstlük Güven, saygı, samimiyet (ancak daha az resmi)
Göz Teması (Dengeli) Samimiyet, güvenilirlik, ilgi Saygı, ilgi, dürüstlük (aşırıya kaçmamalı)
Başparmak Yukarı (“👍”) Her şey yolunda, iyi, onaylama Her şey yolunda, iyi, onaylama
İşaret Parmağıyla İşaret Etmek Bir şeyi göstermek, dikkat çekmek Bir şeyi göstermek (bazen kaba algılanabilir)
Kolları Kavuşturmak Savunmacılık, kapalılık, rahatsızlık Bazen soğukluk, bazen düşünceli olma
Advertisement

Duruş ve Vücut Pozisyonu: Anlattıklarımız

Özgüvenli Bir Duruşun Önemi

Beden dilimizin en temel unsurlarından biri de duruşumuz. Dik ve omuzları geride bir duruş, tüm kültürlerde genellikle özgüven, yetkinlik ve saygı göstergesi olarak kabul edilir. Ben de bunu fark ettiğimden beri duruşuma daha çok dikkat ediyorum. Özellikle ayakta dururken veya otururken hafifçe öne eğilmek, karşı tarafa ilgi duyduğunuzu ve aktif bir dinleyici olduğunuzu hissettirir. Kambur durmak veya omuzları düşük tutmak ise ilgisizlik, yorgunluk veya güvensizlik olarak algılanabilir. Bir iş yemeğinde, masada sandalyeme yayılmış oturduğumu fark edip hemen toparlanmıştım. O an anladım ki, sözler kadar, vücudumuzun her hareketi de bir mesaj taşıyor. Kendinizi daha iyi hissetmek ve daha güçlü bir izlenim bırakmak için duruşunuza biraz özen göstermek gerçekten harikalar yaratıyor.

Bacak ve Kol Pozisyonları Ne İfade Eder?

Sadece duruşumuz değil, bacak ve kol pozisyonlarımız da çok şey anlatır. Özellikle İngilizce konuşan kültürlerde, kolların kavuşturulması genellikle savunmacı, kapalı veya isteksiz bir duruş olarak yorumlanır. Bu yüzden bir görüşmede veya sosyal ortamda kollarınızı kavuşturmaktan kaçınmanız, daha açık ve samimi bir izlenim bırakmanıza yardımcı olur. Ben de bazen gergin anlarımda farkında olmadan kollarımı kavuşturduğumu yakalıyorum, o an hemen kendimi düzeltmeye çalışıyorum. Bacaklarınızı sallamak veya sürekli yer değiştirmek de gerginlik veya sabırsızlık olarak algılanabilir, bu nedenle sakin ve sabit bir oturuş sergilemek daha profesyonel durur. Ayaklarınızı yere sağlam basmak, hem fiziksel olarak rahat etmenizi sağlar hem de karşınızdakine “ben buradayım, seni dinliyorum” mesajını verir. Kısacası, bedeninizin her bir parçası bir şeyler fısıldıyor, o yüzden bu fısıltılara dikkat etmekte fayda var.

Sessiz İletişimin İş Hayatındaki Yeri ve Önemi

Mülakatlarda Beden Diliyle Fark Yaratmak

İş mülakatları, sadece söylediklerinizin değil, aynı zamanda kendinizi nasıl sunduğunuzun da değerlendirildiği bir sahnedir. Beden dili, mülakatlarda başarının kilit noktalarından biri haline gelebiliyor. Benim de kariyerimde edindiğim tecrübelere göre, güçlü bir tokalaşma, dengeli göz teması, dik bir oturuş ve gülümseme gibi unsurlar, ilk izlenimi pozitif yönde etkilemek için vazgeçilmez. Bir keresinde çok iyi bir özgeçmişi olan ama mülakatta aşırı gergin ve beden dilini hiç kullanamayan bir adayla görüşmüştüm. Maalesef, söyledikleri ne kadar iyi olursa olsun, özgüvensiz duruşu ve göz temasından kaçınması, beklediğim etkiyi yaratmamıştı. Oysa kendinden emin bir duruş, konuşurken el hareketleriyle söylediklerini desteklemek ve ara sıra gülümsemek, sizin iletişim becerilerinizin ve kendinize olan güveninizin bir göstergesi. Unutmayın, İK uzmanları sadece kelimeleri değil, bedeninizin anlattığı hikayeyi de dinler.

Toplantı ve Sunumlarda Profesyonel Duruş

Sadece mülakatlarda değil, iş hayatının her alanında, özellikle toplantı ve sunumlarda beden dilinizle profesyonel bir duruş sergilemek çok önemli. Bir sunum yaparken veya bir toplantıda konuşurken, kendinden emin bir şekilde ayakta durmak, dinleyicilerle göz teması kurmak ve ellerinizi açık tutarak güven veren hareketler yapmak, söylediklerinizi daha etkili kılar. Benim de yaptığım birçok sunumda, en heyecanlı anlarda bile sakin kalmaya ve beden dilimi kontrol etmeye çalıştım. Bu sayede mesajlarımın daha net anlaşıldığını ve dinleyicilerimin ilgisini daha kolay çekebildiğimi gördüm. Ayrıca, bir toplantıda başkalarını dinlerken hafifçe öne eğilmek, not almak ve arada bir baş sallayarak onaylamak, aktif bir katılımcı olduğunuzu gösterir. Unutmayın, beden diliniz, profesyonelliğinizin ve yetkinliğinizin sessiz elçisidir. Bu elçiyi doğru yönlendirmek, iş dünyasında size her zaman kapılar açacaktır.

Advertisement

글을 마치며

Sevgili okuyucularım, bugün İngilizce konuşan kültürlerde beden dilinin ne kadar derin ve etkili bir iletişim aracı olduğunu birlikte keşfettik. Gördüğünüz gibi, bazen kelimelerden çok daha fazlasını anlatan bu sessiz dil, doğru kullanıldığında köprüler kurarken, yanlış anlaşıldığında duvarlar örebilir. Benim de kişisel tecrübelerimle aktarmaya çalıştığım gibi, bu kültürel inceliklere hakim olmak, hem yurt dışı seyahatlerinizde hem de uluslararası iş ilişkilerinizde size bambaşka kapılar açacaktır. Unutmayın, beden dilinizi doğru yönetmek sadece profesyonel değil, aynı zamanda kişisel ilişkilerinizde de size büyük avantajlar sağlayacak, hayatınızı kolaylaştıracaktır. Bu bilgilerle kendinizi daha güvende hissedeceğinizi umuyorum, çünkü bilgi güçtür! Umarım bu yazı, sizin için ufuk açıcı olmuştur ve yeni maceralarınıza ışık tutar.

Almaya Değer Püf Noktalar

Sevgili dostlar, İngilizce konuşulan coğrafyalarda beden dilinin incelikleri gerçekten de çok işinize yarayacak bilgilerle dolu. Ben de bu uzun yılların tecrübesiyle, size birkaç altın değerinde püf noktası sunmak istedim. Bunları aklınızda tutarak, hem daha özgüvenli hissedecek hem de yanlış anlaşılmaların önüne geçeceksiniz, inanın bana. Hadi gelin, bu çok değerli bilgileri hemen cebimize atalım ve hayatımıza uygulayalım:

1. Karşınızdakiyle tokalaşırken sıkı ama nazik bir el sıkışmayı tercih edin ve göz teması kurmayı ihmal etmeyin. Bu, karşınızdaki kişiye hem saygı duyduğunuzu hem de kendinize güvendiğinizi gösterecektir. İlk izlenim her şeydir, unutmayın!

2. Kişisel alan her kültürde farklıdır ama İngilizce konuşulan yerlerde genelde bir kol boyu mesafeyi korumak nezaket göstergesidir. Özellikle tanımadığınız veya yeni tanıştığınız kişilerle bu sınırı aşmamaya özen gösterin.

3. Toplantılarda, sohbetlerde veya sunumlarda kollarınızı kavuşturmaktan kaçının. Bu duruş, sizin savunmacı veya kapalı olduğunuz izlenimini yaratabilir. Bunun yerine, açık ve rahat bir beden duruşu sergileyin, ellerinizi gerektiğinde kullanarak konuşmanızı destekleyin.

4. Göz teması kurarken dengeyi iyi ayarlayın. Gözlerinin içine sürekli dik dik bakmak yerine, konuşurken ara sıra göz teması kurup sonra etrafa bakarak tekrar odaklanın. Bu, hem dinlediğinizi gösterir hem de karşı tarafı bunaltmaz.

5. Yüz ifadenizin pozitif ve samimi olmasına özen gösterin. Özellikle gülümsemek, buzları eriten evrensel bir dildir. Gergin veya asık suratlı görünmek yerine, içten bir gülümsemeyle yaklaşmak her zaman kapıları açar.

Advertisement

Önemli Noktalar Toparlayacak Olursak

Sevgili blog dostlarım, bugün beden dilinin ne kadar kapsamlı ve hayatımızın her alanında etkili olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İngilizce konuşulan kültürlerde bu sessiz dili doğru anlamak ve kullanmak, sadece bir iletişim becerisi değil, aynı zamanda kişisel ve profesyonel başarınızın da önemli bir parçası. Unutmayalım ki, ilk izlenimlerimiz genellikle kelimelerden çok beden dilimizle oluşuyor. Bu yüzden kendinizi ifade ederken, tokalaşmanızdan göz temasınıza, duruşunuzdan el hareketlerinize kadar her detaya dikkat etmek, size her zaman bir adım öne geçirecektir. Benim de yıllar içinde edindiğim tecrübeler gösteriyor ki, bu inceliklere hakim olmak, hem yeni kapılar açıyor hem de mevcut ilişkilerinizi güçlendiriyor. İster yeni bir iş görüşmesine gidin, ister yurt dışında yeni arkadaşlıklar kurmaya çalışın, beden dilinizin gücünü asla hafife almayın. Kendinizi daha iyi ifade etmek ve karşınızdakileri daha doğru anlamak için bu bilgilere sıkı sıkıya sarılın. Hayatınızda küçük ama etkili değişiklikler yaratmaya hazır olun!

Unutulmaması Gereken Temel Prensipler

  • Kendine Güvenli Duruş: Dik durun, omuzlarınızı geride tutun. Bu, hem size iyi hissettirir hem de karşı tarafa özgüvenli bir imaj verir.

  • Dengeli Göz Teması: Samimi ve saygılı bir iletişim için göz teması kurun ama aşırıya kaçmayın. Doğal bir akış yakalayın.

  • Kişisel Alanı Saygı: Özellikle Batı kültürlerinde kişisel alana saygı önemlidir. Gereksiz yakınlaşmalardan kaçının.

  • Açık Vücut Pozisyonu: Kollarınızı kavuşturmaktan veya kapalı durmaktan kaçının. Bu, sizin daha açık ve erişilebilir olduğunuzu gösterir.

  • İçten Gülümseme: Pozitif bir yüz ifadesi ve samimi bir gülümseme, her zaman en güçlü iletişim araçlarınızdan biridir.

Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖

S: İngilizce konuşan biriyle sohbet ederken göz teması nasıl olmalı? Bizde bazen sürekli bakmak rahatsız edici algılanabilirken, onlarda durum nedir?

C: Ah, bu soru ne kadar da yerinde! Ben de ilk başlarda çok tereddüt ederdim. Bizde saygı gereği bazen gözleri kaçırmak, alçakgönüllü olmak daha uygun görülebilirken, İngilizce konuşulan kültürlerde durum biraz farklı işliyor dostlar.
Genel olarak, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’da göz teması, kişinin kendine güveninin ve karşısındakine saygısının bir ifadesi olarak algılanır. Karşınızdaki kişinin gözlerinin içine bakmak, onunla ilgilendiğinizi, söylediklerini dinlediğinizi ve dürüst olduğunuzu gösterir.
Hatta Amerikan kültüründe göz teması kurmayan birinin kaçamak davrandığı, hatta yalan söylediği bile düşünülebilir. Ama tabii ki burada da bir denge var.
Saatlerce gözünü dikmekten bahsetmiyorum! Samimi bir sohbet akışında, ara ara göz temasını kesip tekrar kurarak doğal bir iletişim sağlayabilirsiniz. Ben kendimden biliyorum, ilk zamanlar biraz zorlansam da, zamanla bu akışa ayak uydurmak çok daha rahat oluyor ve karşı tarafla aranızda güçlü bir bağ kurulduğunu hissediyorsunuz.
Unutmayın, bu sadece bir jest değil, aynı zamanda bir güven göstergesi.

S: El sıkışma ve genel dokunma adabı hakkında ne gibi farklılıklar var? Türkiye’de daha sıcakkanlı ve temas odaklı olabiliriz, peki İngilizce konuşan ülkelerde neye dikkat etmeliyiz?

C: İşte yine kültürel nüansların devreye girdiği önemli bir nokta! Biz Türkler genel olarak daha sıcakkanlıyızdır ve sosyal ortamlarda dokunma daha yaygın olabilir.
Ancak İngilizce konuşan kültürlerde, özellikle ilk tanışmalarda veya iş ortamlarında kişisel alan oldukça önemlidir ve başkalarına dokunmaktan kaçınılır.
El sıkışma, selamlaşmanın ve vedalaşmanın temelidir ve oldukça önemlidir. Genellikle sağlam ama ezmeyen, tek seferlik bir el sıkışma tercih edilir. El sıkışırken göz teması kurmak da iletişimi güçlendirir.
Avrupa ve Amerika’da, genel olarak kişisel alan daha geniştir; insanlar birbirine bir metreden fazla yakınlaşmazlar. Ben kendi tecrübelerimden yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Eğer İngiliz veya Alman gibi kuzey Avrupa kökenli biriyle etkileşimdeyseniz, fiziksel temastan olabildiğince kaçınmak ve dirsek seviyesinin yukarısından dokunmamak daha uygun olacaktır.
Yanaklardan öpüşmek gibi samimi selamlaşmalar da genellikle çok yakın arkadaşlar veya aile üyeleri arasında geçerlidir, yeni tanıştığınız biriyle asla yapmamalısınız.
Bu inceliklere dikkat etmek, hem profesyonel hem de sosyal ortamlarda size artı puan kazandıracaktır.

S: İşaret parmağıyla birini göstermek veya “tamam” işareti yapmak gibi jestler oralarda da bizdeki gibi mi algılanır, yoksa yanlış anlaşılmalar olabilir mi?

C: Kesinlikle yanlış anlaşılmalar olabilir, bu yüzden bu konuda çok dikkatli olmak lazım! Türkiye’de parmakla işaret etmek veya bazı el jestleri bize çok doğal gelirken, farklı kültürlerde tamamen zıt veya hakaret içeren anlamlara gelebiliyor.
Örneğin, ABD’de ve pek çok Batı kültüründe başparmağı yukarı kaldırmak “tamam” veya “harika” anlamına gelir. Ancak İran, Afganistan, Nijerya, İtalya ve Yunanistan’ın bazı bölgelerinde bu işaret, orta parmağı kaldırmakla aynı derecede kaba ve hakaret edicidir.
Bir diğer örnek ise işaret parmağı ve başparmağı birleştirerek yapılan “OK” işareti. Bu işaret, ABD ve Batı kültürlerinde “tamam” anlamına gelirken, Vietnam’da “vajina” gibi müstehcen bir anlam taşıyabilir.
Aynı şekilde, Avustralya’da avuç içi dışarı bakacak şekilde yapılan “zafer işareti” (V işareti), “git ve kendini becer seni aşağılık” gibi kaba bir anlama gelebilir.
Batılı ülkelerde insanlar veya cisimler işaret edilirken işaret parmağını rahatlıkla kullanabilirken, Uzak Doğu ülkelerinde bu yanlış anlaşılabilir. Ben de bir keresinde farkında olmadan yanlış bir el hareketi yapmıştım ve durumu düzeltmek için epey çaba sarf etmiştim.
İşte bu yüzden, bu tür küçük detaylar bile iletişimin seyrini tamamen değiştirebiliyor. Gitmeden önce gideceğiniz ülkenin yaygın jestlerini ve sakıncalı olanları araştırmanız, sizi birçok tatsız durumdan kurtaracaktır.
Hem düşünsenize, bir yanlış anlaşılma yüzünden kaçıracağınız bir fırsat veya zedelenecek bir ilişki, değmez değil mi?